Beni Hastaneye Götürün


ben = Evet, sevgili dinleyicilerimiz, bugün karşımızda bizimle bildiklerini paylaşmak üzere, sağolsun, ricamızı kırmayıp buralara kadar gelen Utku nam-ı diğer Hypthekid var. Hoşgeldin Hyp, seni buralarda görmek ne kadar harika bir şey...

BEN = Ne demek, her zaman. Sıkı bir takipçinizim zaten program olarak, işini de başarıyla yaptığını görmek aslında harika olan bir şey.


ben = Sağol, o senin nazikliğinden falan fıstık... Neler yapıyorsun bakalım? Nasıl geçiyor günlerin? Bu "bir şey hissetmeme" olayın geçen yıllardaki ergen hallerindeki gibi, Dexter izleyip ona özenmenden mi kaynaklanır oldu?

BEN = Ah Utku'cum, keşke o günlere dönsem. Ama bu sefer yüzde yüz gerçek olduğunu tahmin ediyorum, çünkü o zamanlar yalan söylediğimi biliyordum açıkçası, sadece nasıl söyleyeyim, rol kesmeyi seviyordum.


ben = Uzun bir süre oyuncu olmak istemenin sebebi de oydu sanırım? (Gülüyor)

BEN= Tabi ki... (Gülüyor) Şaka bir yana, Utku, gerçekten artık hiç bir şey yapasım gelmez oldu. Tabi ki beni içten içe hala heyecanlandıran şeyler, kişiler ve kuruluşlar var, yok değil. Ama gerçekten başa gelen bütün o felaketlere o kadar alışmış ki bu bünye, bir süre sonra tepkisiz ve hissiz kalabiliyor. Daha sonra bu hissizlik, heyecan, nefret, sevgi gibi bir takım duygulara da sıçrıyor ve böyle gülümsemeyi ve devam etmeyi seven bir Hypthekid çıkıyor ortaya. O kazadan aslında sağ kurtulduğumu ama içimdeki o kişini öldüğünü söylerdim hep. Ama asıl ölüm tarihi o zaman değilmiş.


ben = Bu halinden memnun musun? Mutlu musun?

BEN = Mutlu değilim... Ama... Mutsuz da değilim. Bilmiyorum böyle işte. Sadece bir an önce bitsin istediğim zamanlar oluyor, bitmesine kadar da acı çekmemeyi düşünüyorum.


ben = İlginç, peki, ne seni kurtarabilir, ya da kim?

BEN = Müzik, aslında. Belirli bir kişi yok kurtarılmam için. Ki düşününce, bir yere düştüğümü falan da sanmıyorum "kurtulmak" için.


ben = Müziğin hayatında en önemli şey olduğunu biliyoruz. Şu sıralar bu duygusuz adam neler dinler en çok?

BEN = Biraz deney peşindeyim aslında. Bunu hala 20'şer dakikalık şarkılar dinlememden anlıyoruz. Direk bir isim olarak soruyorsan, özellikle bu hafta, en çok "Godspeed You! Black Emperor", "The Mars Volta", "Rishloo", ve tabi her zamanki gibi "Nick Cave and the Bad Seeds" dinliyorum.


ben = Peki bakalım. E senin en çok bildiğin konuya geçelim o zaman Hyp ve bu ilk röportaja güzel ve uzun bi son hazırlayalım, ne dersin?

BEN = İşini yapmakta özgürsün (Gülüyor).


ben = Konu geçmişin… Geçmişte yaptıklarından, söylediklerinden, sevdiklerinden pişman mısın?

BEN = Hmm. Gerçekten uzun sürecek güzel bir son, biliyordum işini böyle yapacağını (Gülüyor)… Bakalım. Pişman olduğum çok şey var aslında. Aklımın engel olabileceği ama buna rağmen durduramadığım hatalar yüzünden ölesiye pişmanım. Ama kimi şeyleri yüzde yüz duygularım yönetir, sevmek gibi, işte onlardan pişman değilim. Şimdi bir kalbim olsaydı hala da severdim.

Belki de böylesi, çektirdiklerim için daha iyi olacak. Bir şey hissetmemem, ortadan kaybolmam falan, anlatabiliyor muyum? Çünkü ben ortalarda olmazsam, beni iyi biri, beni harika olan, beni eksiklikleri tamamlayan, beni ruh eşi olarak gören kişiler, benden daha iyileri olduğuna tanık olacak. Biliyorum belki olmuşlardır bile. Belki benim iyi olduğum konuların yanı sıra, berbat olduğum, daha doğrusu işleri b*k ettiğim alanlarımda da iyi olacaklar. Böylece mükemmel biri çıkacak ortaya. Ben de hayranlıkla izlemeye devam edeceğim.

Eğer öyle sonlara ulaşanlar varsa, onlara sık sık “No Distance Left To Run” şarkısını söylediğimi hatırlatırım. Çünkü mutlu sona ulaşacaklarını biliyordum. Çünkü kendimden başka herkesi iyileştireceğimi biliyordum. Ve onlar ki, bana –sağ olsunlar- çok iyi biri diyenler, gerçek ruh eşleriyle karşılaşmamış olsalar bile, eninde sonunda bir gün benim yapamayacağımı yapıp, onunla her zaman beraber olacaklar. Amen…


ben = Aslında hala biraz sallantıda bu olay, sen ne yapmayı düşünüyorsun peki bunlar karşısında? Bir cevabın, bir karşı-atağın olacaktır herhalde, değil mi?

BEN = Kesinlikle hayır, tanıştığım kimse kötü bir şeyler yaşamayı haketmiyor. Ben sadece, hiç bir şey yapmamaya devam ederim. İçimden geldiği gibi yani… Hiç bir çaba olmaksızın. Sadece hayatta kalmaya çalışacağım. Kimsenin ne kazandığı, ne kaybettiği benim yaşamımı etkilememeli belki. Ben herkesten güçlü biri değilim, herkesten akıllı biri değilim, herkesle uyumlu biri değilim, insanları da pek sevmem, kimseyi tamamlayacak kadar bile düzgün zevklerim yok. Bilmiyorum… Yalnız başıma düğünlere katılmaya devam ederim… İçimde hissettirilen o güzellikleri içimde saklayarak.


ben = Ölü gibi…

BEN = Öldüm gibi...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder