Kişisel Gelişim

* Selamlar herkese.



* Öncelikle bir şekilde para mara bulup aldığım albüm için kendimi kutluyorum. Sonra da biraz albüm hakkında konuşmak istiyorum. Şu albüm kapağına bir bakın... Güzel bir şey çıkmama ihtimali ne olabilir ki? Bak şu güzelliğe. Albümümüz, bu toprakların en kaliteli gruplarından, post-rock grubu Kafabindünya'nın Obi isimli, senelerdir süren müzik hayatlarına rağmen çıkardıkları ilk albümüdür. Daha önceden post-rock'a aşinalığınız varsa kesinlikle altın değerinde bi albümdür kendileri. Gerçi 10 liraya aldım. İyidir iyi.

* An itibariyle Ankara'dayım. Ev işleri, iş işleri, okul işleri, sınav işleri, para işleri falan derken neredeyse ağlayacak kadar sinirlerim bozuldu. Bozuk bile aslında hala. Ama bakıcaz ya, napalım.

* Ankara'da kiralık evi sonunda tuttum, liseden beri en iyi arkadaş olduğum kişilerden biriyle. Mutlu olucam eğer yerleşebilirsem. Bu halimle, bir kaç ayna, rusça çalışma post-it'leri, kombi ve Allah'lı lamba dışında tamamen bomboş olan bi eve taşınmak hakikaten ilk etapta çok zor. Ayrıca şu an Ankara'da bu işlerin peşinde koşacak bir ben varım o yüzden bu durumu daha da zorlaştırıyor. Ayrıca (2) elektrikleri daha yeni açtırdım sayılır. Karanlıkta bize süper görünen ev, ışıkla beraber çirkin yüzünü gösterdi. Evet, eski biraz nolmuş?

* Ayrıca iş buldum, bir seyahat acentasında, bilet satış, otel rezervasyon, tercüme gibi işler yapacak gibi görünüp, internette dolaşıyorum. Benden kaynaklanmıyor ama valla. Hiç müşteri yok. Ben de kıçımdan terliyorum, otur otur. İlk sinyaller pek iyi değil ama, elimden geleni yapıyorum işte.

* Amerika'da da değilim ki... Şu an Türkiye'de tanıdıklarımdan çok Amerika'daki tanıdığım insanlar. Neyse napalım.

* Ancak bütün işaretler gelecek senenin çok kötü ve can sıkıcı olacağını gösteriyor. Ya da ben çok düşünüyorum. Aman yaşamadık mı daha önce.

* Eğlenmiyorum da. Vaktim ve param yok. İsteğim de yok gerçi.

* En kötüsü de bayadır adam akıllı müzik dinleyemedim. Bu yüzden kendimi yalnız hissediyorum. En azından bazı anlamlı şarkıları dinleyip bazı anlamlı saatlere gidip bazı anlamlı kişilerle birlikte olabiliyordum. Ne kadar o anlamlı insanlar yanımda olmasalar da veya olmayacak olsalar da.

* Enivey

* Artık hayallerim de var. Bi şekilde seslendirme işine girmeye çalışıcam. Nasılsa sınıfta da kaldım, kursa gidecek vaktim olacak gibi. Sesimi seviyorum ve açıkçası biraz eğitimlerle falan iyi hale geleceğini hissediyorum. Bekle beni Tansaş reklamları.

* Yok lan film falan seslendirmek istiyorum ben. Hiç olmadı animasyon.

* Hiç olmadı Johnny's Bananas?

* Sınıfta kalmak meselesine girmiycem. Haketmeyenler sınıfı geçip efil efil gezerken, ben canımı götümden çıkararak çalışıp çalışıp bütünlemelere girmeme, oradan da 3 notumu yükseltmeme rağmen kaldım. Umarım, ilahi adalet diye bi şey vardır. Yoksa da yaklaşık 8 yaşımdan beri boşuna yaşıyorum.

* "İşler Güçler" izliyorum ben de. Entourage'la yaklaşık aynı temaya sahip olup da ondan bu kadar ayrışan bi dizi... Süperler ya, sadece süperler. İzlemeyenlere şiddetle öneriyorum.

* "Entourage" demişken, ilk bölümdeki "...özellikle de Johnny Chase" diye biten o cümleyi unuttum sanmasınlar.

* O kadar "Entourage" dedim. Hiç ne kadar güzel olduğundan bahsetmedim. Tekrar başlar gibi oldum. Tekrar hastasıyım.

* Genel olarak durum böyle. Kendim dışında vakit harcayacağım kimsem yok. Bişeyleri istemekten de kendime vakit kalmıyor. Apocalypse gelse de eğlensem. Cidden olası bi Zombie Apocalypse'te yıldızlaşacağımı hissediyorum. Sanırım...

* Neyse ya, meraklılarına, durum bundan ibaret. Yazılara kaldığım yerden elbette devam edicem. Tekrar görüşelim olur mu? Yaz bana arada sırada. Seviyorum seni.

"Gereksiz Yere Kullananlar Cezalandırılır"


4… “Dur dur, iniyoruz yapma!” Esmer kadın resmen çıplak kalmış bacağını, adamın ellerinden kurtarmaya çalışırken böyle haykırdı. 3. Kaslı adam “En azından asansörü de denemiş olduk.” dedi kemerini düzeltirken suratındaki azgın gülümsemeyi kaldırmadan. Esmer kadın sesini çıkarmadı. 2. Toparlanmışa benziyordu. Kaslı “Ne zaman geleceğim sana?” diye sordu. Esmer “Görüşürüz merak etme” diye cevapladı. Kaslı her açıdan rahatlamışa benziyordu. ZEMİN KAT.

“Ne zaman bitecek bu işkence?”

Kapı açılır açılmaz, Kaslı kendini dışarı attı. Esmer kadın, zemin kattan asansörü çağıran kocasını görünce ufak bir sevinç çığlığı çıkardı. Suçlu bir gülümseme ile kocasına “Ben de sana gelecektim sevgilim” dedi. Kocası, “Artık gerek kalmadı” diyip ufak bir öpücük kondurdu esmer kadının dudaklarına. Esmer kadın “Nasıldı bugün?” diye sordu, biraz önce olanları kendisine unutturmak amacıyla. 13. Kocası uzun uzun anlatmaya başladı. 17. Ama iyi bir haberi vardı, ay içerisinde terfi alabilirdi. 19. Esmer kadın kocasının elini sıkı sıkı tuttu. “İşte benim kocam bu!” dedi, sarıldı Kocası’na. Beraber bir süre sevindiler. Kocası elini arka cebine götürdü “Hadi ya! Cüzdanı arabada unutmuşum sevgilim. Sen geç eve ben gelirim” dedi. 24. Esmer kadın indi. Kocası zemin kat tuşuna bastı. Kapı kapandığında, “stop” tuşuna bastı.

“Hadi bakalım, yine başlıyoruz.”

Kocası, elindeki cep telefonunda bir şeyler yapmaya başladı, yüksek ihtimalle mesaj çekiyordu. Biraz süre geçtikten sonra asansörü tekrar hareket ettirmek için yeniden “stop” tuşuna bastı. 23. Elindeki çantasından ağız spreyini çıkartıp ağzına sıktı. 20. Asansör durdu, kapı açılır açılmaz gömleğinin üstten 4 düğmesi açık bir kadın girdi ve Kocası’nın üzerine atladı. 19. Mesaj atılan telefonun da sahibi belli oldu artık. 12. Asansör salına salına inerken daha da sertleştiler. 6. Öncekiler gibi bu çift de toparlanacağı zamanı biliyordu. 4. Biri yavaş yavaş kravatını ve kemerini düzeltirken, diğeri de gömleğini ilikliyordu. 2. “Yarın sana uğrayacağım, ‘yukardaki’ terfi toplantısında olacağımı sanıyor.” dedi Kocası. İkisi de sinsice gülümsedi. ZEMİN KAT.

“Artık hepsinden iğreniyorum...”

İkisi de kendini sakin ve birbirlerinden bağımsızmış gibi dışarı attı. Zemin kattan uzun saçlı metalci ergenle, emekli albay bindi. “The Blister Exists” sadece kulağından içeri değil, bütün asansöre yayılıyordu. 3. Emekli albay, gürültü içerisindeki asansörün kapısının yansımasından bıyığını düzeltti. Ergen’e birkaç pis bakış attı. 6. Ergen’i dürtüp konuşmaya başladı, “Evladım bu ne gürültü yahu, illa nefret ettireceksiniz kendinizden! Böyle saygısızlık görmedim!” 9. “Hadi beni geçtim kulaklarına zarar! Şuraya bak saçlar da karı saçı gibi omuzlara kadar!” 11. “Küpe falan da takmış, hiç mi saygınız yok etrafa!” 13. “Biz eskiden takım elbiselerle dışarı çıkardık. İnsanları rahatsız etmemek için duyarlı olurduk biraz” 16. “Bir de senin şu haline bak, mastürbatif yaratık! Annene bile saygın yoktur senin!” 17. Tek kulaklığını çıkartarak Emekli Albay’ı dinleyen Ergen asansörün küçük göstergesinde gördüğü 18 yazısını görene kadar konuşmadı. Kapılar açılınca “Bi’ git işine moruk ya!” diye söylenerek indi.

“Adam haklı bir yerde aslında…”

“Terbiyesiz, saygısız.” Kapının yeniden kapanmasını bile beklemedi Emekli Albay. “Bak bakalım akşam şikayet etmiyor muyum annene, it herif seni!” 19. “Hiç ya, zerre saygı kalmamış kimsede! İnsanlık kalmamış!” 20. “Atam! Bak görüyor musun şu güvendiğin nesillere! Neler yapıyorlar?” 21. “Bunları var ya toplayıp sallandıracaksın meydanda, ibret-i alem olsun diye, bak kalıyor mu bu it sürüsünden!” 22. Kapı açıldı, asansör dışında kel, hafif tombul, yüzünde kocaman çirkin bir yara izi bulunan, buna rağmen güler yüzlü olan, simsiyah ufak yuvarlak güneş gözlükleri olan bir tip bekliyordu. Aynı güler yüzlülükle “Merhabalar efendim.” dedi komşusu Emekli Albay’a. Emekli Albay söylene söylene dışarıya çıktı.

“Tanrım delirmek üzereyim!”

Tip, olanlara anlam veremeden asansör bindi ve zemin kat düğmesine bastı. “Dostlarım! Size neyin yanlış olduğundan bahseden biri oldu mu?” 21. Bağıra bağıra konuşuyordu. “Ben söyleyeyim, bunlar, bütün bunlar gördüğünüz, dokunduğunuz her şey yalan! Televizyonların oyunu bunlar, reklamların, yolları kesen papazların! Dostlarım, ben size Ay’a gitmeyi vaat etmiyorum. Sizlere Ay’ın karanlık tarafına sahip olmayı vaat ediyorum!” 16. “Ben Dünya’ya indirildiğimde gördüm ki Yüceler’den aldığım mesaj doğruymuş. Bunu fark ettim! Dünya benim gelişmem için, içinde kaldığım yumurtaymış! Ben cenin olmayı seçmiyorum! Kim benimle?!” 10. “Etrafınızdaki ışıklı şeylerin hepsi, arabalar, televizyonlar, kayan yıldızlar hepsi sizi cenin olarak bırakmak için. Büyüleyiciler değil mi? Peki birden ışıklar sönerse?” 7. Tip sustu, boğazını ve yüzünden o gülümsemeyi temizledi… Sessizce inmeyi bekledi. ZEMİN KAT.

“İğrenç yaratıklarsınız hepiniz!”

Zemin katta, Tip asansörden inerken binenlere “İyi günler efendim.” dedi. Kocası ve Gömlekli Kadın tekrar bindi asansöre. Kapı kapanır kapanmaz geçmişten kalan bir hesapları varmış gibi tekrar sevişmeye başladılar. 2. Ama onları kötü bir sürpriz bekliyordu. 3. Asansör durdu. Kocası ve Gömlekli Kadın seri hareketlerle toplandılar. Asansörün kapısı açıldı. Elinde sileceği ve kovasıyla apartmanın temizlikçi kadınlarından biri bindi. Temizlikçi, Kocası ve Gömlekli Kadın’ın arkasına doğru geçti. Yukarı çıkış boyunca dikkatli gözlerle onları izledi. Bu absürt sessizlik saatler sürüyor gibiydi. 20. Gömlekli kadın “İyi akşamlar.” diye mırıldanarak indi. 23. Kocası “Kolay gelsin abla.” diyerek indi asansörden. Temizlikçi derinden bir yerlerden bir “Of” çekti. 25. “Şu tiplere bak ya. Pis pis kokular sürüyolar bir de leş gibi oluyo ortalık. Biz de anlamıyoz sanki yiyiştiğinizi, orospu karı.” 32. Temizlikçi en üst katta indi.

“Gitme, bari sen gitme. Bari sen teselli ol bana!”

Asansör aşağıya doğru çağırıldı. 15. 30’lu yaşlarının başlarında bir anne ve kreş çağında bir kız çocuğu bindi. Anne “Özür dilerim.” dedi korkak bir sesle. 13. Kız çocuğu sigara içmekten oluşan balgamlı ve ürkütücü sesiyle “Kes sesini be sorumsuz! Ödeme yapamamışmış!” 12. “İlla benim mi bir şeyler yapmam gerekiyor?! Görmüyor musun şu halimi? Bacak kadar boyum var! Seni de eşek kadar yaptık da noldu, bir boka yaramıyorsun, kocanı bile kaçırdın!” 8. “Ama rahmetli Müjdat babacığım söylemişti. ‘Kop şu kızından, öldükten sonra hayatında kalacaksın da ne olacak? Gel Muğla’da yazlığı senin üzerine yapalım.’ diye.” 5. “Fedakarlık yaptım ben be fedakarlık! Kızının vücuduna girdim, senin yanında olacağım diye! Şu halime bak!” 2. Anne’nin gözlerinden küçük küçük yaşlar süzüldü. ZEMİN KAT.

“Bitsin istiyorum artık! Bitsin!”

Zemin katta kimse binmedi. Kapı kapandı. Ancak 32’den, en üst kattan biri asansörü çağırdı. Asansör inlemeler ve acı sesleriyle yavaş yavaş yukarı doğru yol aldı. 10.

“Otuz iki mi? Yoksa… Yoksa bitiyor mu her şey?”

Asansör sanki heyecanlı bir varlıkmış gibi sallanıyordu. Yoluna çıkan hiçbir şeyi tanımayacak gibiydi. 20.

“Umarım öyledir… Umarım öyledir…”

Asansör ona en çok acı çektiren bu katlardan iki kat daha hızlı geçmek istiyor gibiydi. Bir kimse emin olabilir ki bu kararlılık, bu azim kimsede yoktu. Öyle ki tavandaki ampullerden biri söndü. 30.

“Az kaldı… Az kaldı… Ne olur bitsin artık!” 32.

Kapı yavaş yavaş ardına kadar açıldı. İçine zayıf, bembeyaz tenli, hasta görünümlü, dağınık saçlı, kirli sakallı dağınık giyimli dalgın bir adam bindi. “EVET! EVET!” Dalgın adam kapı kapanır kapanmaz “stop” tuşuna bastı. Asansörün bir köşesine oturdu. “Tamam sen istedin. Kabul ediyorum. Eminim, evet, kimsem, hiçbir şeyim kalmadı. Bunu yapabilirim. Çıkabilirsin oradan. Kabul ediyorum. Görevi ben alıyorum.”

Asansörün motoru kapandı. Yer aniden kaynayan bir bataklık, bir balçık oldu. Dalgın adam, balçığa doğru elini uzattı. Acı çekiyor olsa da ses çıkarmadan içeri gömülmeye başladı. Gömüldükçe gömüldü. Dışarıda hiçbir yeri kalmayacak kadar. Gidiyordu, dalgın adam…

Dalgın adam, gitmiş olmasına rağmen balçık ortadan kalkmadı, aksine dikey, uzun ve ince bir hal almaya başladı. Balçıkta belli belirsiz bir insan silüeti oluştu. Düpedüz insan olan balçık, kır, uzun saçları ve sakalları birbirine karışmış, yitik ve bitmiş bir adam ortaya çıkardı. Adam ortaya çıktıktan sonra, balçık yerde bir nokta olarak kalıncaya dek kayboldu.

Sakallı Adam güldü. Uzun, uzun. Doğarken ilk nefesini alan bir bebek gibiydi. Ancak aksine Sakallı Adam gülüyordu. Ellerine, yüzüne, kollarına, her yerine dokundu. Şaşkın ve mutluydu. “Teşekkür ederim! Teşekkür ederim!” diye mırıldandı. Son bir kez “stop” tuşuna dokundu. 32. katta kapıyı açtı. Aydınlıktan gözleri kamaştı, biraz da acı çekti aslında. Ama bu hiçbir şeydi! Dışarı çıktı. Son bir kez asansöre baktı. Yıllarının geçtiği, hayatının ışığının söndüğü, binlerce pisliği, bozukluğu, kiri, kaosu, nefreti, kızgınlığı taşıdığı o asansöre son bir kez baktı.

“Emeklilik güzel şey” diye geçirdi aklından…