Fırtına - 22:32



“Mucizelere inanır mısın?” diye sormuştu kız.

Birlikte gülümsediler. Bu ortaklaşa yaptıkları tonla şeyden biriydi. Oğlan gülümsedi. Bu ona inanılmaz geliyordu. Nihayet gülümseyebiliyordu. Çocukluğundan beri o hareketin ne kadar sıcak, ne kadar iç ısıtan bir şey olduğunu unutmuştu. Kendini tekrar onu ilk kez gördüğü, ilk kez dokunduğu, ilk kez öptüğü zamanda gibi hissetti. Tekrar bulutların üstünde… Tekrar bi trende, manzarayı seyrederken.

Onunla ilk kez tanıştığı zamanı hatırladı. Kız, oğlanın mutlu bi hayat yaşadığını sanıyordu o yokken. Ama diğeri hiç öyle yaşamıyordu. Yaşamayı seviyordu, doğru, ama diğer insanlar için çok ürkütücüydü. Sürekli bi savaş halindeydi, artık daha fazla incinmemek için. O yüzden şu anda önünde duran kişiyi bi “kurtuluş” olarak görüyordu. Çok titiz davranmaya çalıştı, onunla beraber olduğu zamanlar, aşırı belki de. Ama bu ürkütücülüğü, ona acemilik olarak geri döndü. Ama bunların hiç biri önemli değildi. Kız, onu kurtarabileceğini biliyordu. O yüzden çok mutluydu o da. En azından oğlanı tanıdığına…

“Mucizelere inanır mısın?” diye sormuştu kız.

“Dün geceden beri.” diye ustaca cevapladı oğlan. Gülümsediler. Hatta güldüler içinde bulundukları korkunç duruma inat. Beraberce harika günler ve harika saatler geçirmişlerdi. Geçen 8-10 saat de (aslında zaman tutmamıştı oğlan, hayatında ilk defa anı yaşamaya karar vermişti, hiç bi şeyi bi kalıba uydurmaya çalışmadan) mükemmel saatlerdi ikisi için de.

“Seninle ilk defa bi şeyler içmeye çalıştığımızı hatırlıyor musun?” dedi çocuk gülerek.

“Ah, cidden bunu hatırlatmak istediğine emin misin?” diye gülerek karşılık verdi buna kız.

“Tanrım, sanki izdivaç programı gibiydi, öyle saçma bi şeyi nasıl yaptık, ‘Seninle tanışmak isterim’ demiştim. Off rezaletti.”

“İyi yapmıştın sen biliyo musun? O an bile demiştim ‘Sanırım bu çocuk çok farklı’ diye.”

Kız bir an duraksadı, sol tarafındaki ekrana baktı. Gülümseyerek “Sanırım zamanı geliyor” dedi.

İçten bi kahkaha attı çocuk, gözlerinden yaşlar süzülerek. Belki de o yüzden çok içtendi bu kahkaha. 8-10 saattir yaptığı gibi kızın elini tutmaya devam ediyordu. Belki başlarken hiç şüphesi yoktu ama bitiyordu işte. Nasıl kendi elleriyle bitirebilirdi ki?

Kendi kendine sorduğu bu soruyu kız farkında olmadan cevapladı. “İlk seninle yaşadığımı hissettim. Bana bu verdiğin ‘hayatı’ da sana borçluyum. O yüzden şu anda yanımda olmanı istediğim tek kişi sensin.”

“Peki neden ben? Neden ailen falan değil? Neden yanında başka bir arkadaşın daha yok?”

“Çünkü seni şu an şöyle görünce, içimden bir parçanın hala burada kalacağını biliyorum. Ben hep sende olacağım…”

İkisi birden son defa gülümsediler, tuzlu gözyaşlarını hissettikleri dudaklarıyla.

“Ben senin kollarında ölmek istiyorum…”

Derin bi nefes verdi çocuk titreyerek, gözlerindeki yaşlar hızlandı. Kalp atışları onu ilk gördüğü andan bile kuvvetliydi. Şimdi o kalbi ordan söküp atmak istiyordu, ama zaten birazdan olacak olan şey de buydu. İçinde var olduğunu hissettiği, kalbi şu an hayatının en büyük anlamına bağlı yaşam destek ünitesinin çektiği fişiyle birlikte söküldü.

Tek hareketle içindeki her şeyi koparmış oldu çocuk.

8-10 saattir yaptıkları gibi birbirlerine uzun zaman boyunca baktılar. Uzun uzun…

Son kez…

Kız titremeye başladı. Yatak da onunla birlikte sallanmaya. Kız titredikçe oğlandan akan gözyaşları şiddettini arttırıyordu. Kız yaşarken onu incitmekten korktuğu için yapmayı istemediği bir çok şeyi yapıyordu oğlan; onu sabit tutmaya çalışıyordu, ona sıkı sıkı sarılıyordu, ona “sevi seviyorum, seni çok seviyorum” diyordu defalarca.

Bu defa onu kırmayacağını bilmek çok güzeldi.

“Seni seviyorum…”

Kız yavaşladı. Artık titremiyordu. Hayatlarında bir çok şeyi aynı anda yaptıkları gibi, kız, son nefesini de oğlanla aynı anda verdi.

Sessizlik…

Oğlan kendine geldiğinde, kızın ona yukardan mutlu bir şekilde baktığına emindi. Artık o da mutluydu. Onları ayıran şeyin böyle bir hastalık olmasını yediremiyordu kendisine belki ama kız artık, oğlanın hayatı boyunca, kızın varlığına inanamadığı için uydurduğu bahaneden birini gerçekleştirmişti. Kız, artık oğlanın hayallerinde yaşıyordu.

Mucizelere inanıyordu, çocuk...

Fişi tekrar yerine taktı. “Boşa elektrik yakacak” diye düşündü, o anda bile. Galiba tekrar ürkütücü biri olmaya başlamıştı.

Kızın bardağından bir yudum su aldı. Kendini dünyasına geri götürdü. Karlı, puslu, kalabalığın içinde yalnızlığı yaşayacağı dünyasına…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder