Lost - 2



Austen - How is that even possible? One minute he's gone, and now he's fine?
Ford - Of course he's fine...
Austen - What's that mean?
Ford - He's an Iraqi torturer who shoots kids, he definitely deserves another go around...


Sezonun açık ara en harika ismi şüphesiz James "Sawyer" Ford'dur... Ne kadar 5-6 sezondur Jack vs Sawyer olaylarından gına gelse de Sawyer'ı bu sezon tuttum. Jack hakkında hala bir düşüncem yok. Mümkünse "The Candidate"ten sonra karar vermek istiyorum...

Yukarıdaki diyalogda sezonun en sevdiğim diyaloglarındandır. O an anladım Sawyer'ı...

Yeni bölüm 4 Mayıs'ta... Yapılır mı kardeşim bu?!

Level 8-4


"Thank you Mario! But our princess is in another castle!"

Bakın işte! Hayat budur! 8 çarpı 4 level boyunca dolaşır ve mutluluğu (prensesi) ararsınız. Sürekli bu yanıtı alırsınız. Sonra bulduğunuzda da "oyun" biter zaten...

Başlarım böyle işe!

Lost!


"Locke - What is this?
Richard - It's a compass.
Locke - What does it do?
Richard - It points north, John!"

Alpert ve Locke'ı hangi tarafta olurlarsa olsun sevmişimdir. Tabi "Ab Aeterno" bize Richard Alpert ve Nestor Carbonelli'nin ne kadar kıyak olduğunu gözümüze sokmuştur...

Bol "Black Smoke"lu sezon finali bekliyoruz efenim. Ama ben Ana Lucia veya Eko'yu falan da görmek istiyorum artık....

Playground Love


Geçmiş güzel günleri düşünebilmek için;

· Spiritualized – If I Were With Her Now

Kendinize birazcık yardımcı olabilmek için;

· Puscifer – Momma Sed (Tandimonium Mix)

Son zamanlarda başınıza gelen en önemli şeyin “o” olduğunu düşünüyorsanız;

· Johnny Nash - I Can See Clearly Now

Artık ondan başkasını düşünemiyorsanız;

· Martina Topley Bird – Anything

Yalvarıyorsanız, duygularınız kan ağlayarak;

· Massive Attack – Live With Me

Yalnız ve hayatta olduğunuza üzülüyorsanız;

· The Chemical Brothers – Alive Alone

Kaybettiklerinizin gerçekten “gittiğini” düşünüyorsanız;

· Jeff Buckley – Lover, You Should’ve Come Over

Başınıza gelen en önemli şeyin daha ne olduğunu anlamadan “gittiğini” ve “gelmeyeceğini” düşünüyorsanız;

· Nick Cave and the Bad Seeds – Ain’t Gonna Rain Anymore

Halen kendinizin haklı olduğunu düşünüyorsanız;

· Depeche Mode – Walking in My Shoes

Aslında “melek” olduğuna inandığınız kişinin gerçek yüzünü gördüyseniz;

· A Perfect Circle – The Noose

Ama yine de kendinize sabır aşılamanız gerekiyorsa;

· Tool – The Patient

Üstüne üstlük hiç bi şeyiniz yolunda gitmiyorsa;

· Radiohead – Creep

Ancak bu sefer ufak bi umudunuz varsa ve bunu gerçekten istiyorsanız;

· The Smiths – Please Please Please Let Me Get What I Want

Birazcık da sert bi şekilde istiyorsanız;

· Deftones - Please Please Please Let Me Get What I Want (The Smiths Cover)

Yine de her zaman bi şeylerin engel teşkil edeceğini düşünüyorsanız;

· Nirvana – Something In The Way

Her şeyin belki sizi sınamak için olduğunu hissediyorsanız;

· Tricky – Bury The Evidence

İstediğiniz kişi için “yere serilmeye kadar” her şeyi yapabileceğinizi düşünüyorsanız;

· Sneaker Pimps – Lightning Field

Geçmiş hatalarınızdan yıllar geçse bile hala pişmansanız;

· Tricky – Past Mistake

Seviyorsanız;

· Air – Playground Love

Çok çok seviyorsanız;

· The Cure – Lovesong

Kendinizi o duygular yüzünden kaybetmek üzereyseniz;

· Massive Attack – Butterfly Caught

Karşılık almadınız ve alamayacaksanız;

· Massive Attack – Girl, I Love You

“O”nun gerçek olamayacak kadar harika olduğunu düşünüyorsanız;

· Massive Attack - Angel

Uzun zaman sonra insan içine çıkıyor ve mutluysanız;

· MGMT – Time To Pretend

Yeniden başladıysanız hayata;

· Fever Ray – When I Grow Up

En güzel teselliyi ve umudu arıyorsanız;

· Rashit – Zor Günler

Bir şey hissedemiyorsanız ve bu durum endişelendirecek kadar uzun sürdüyse;

· Ceylan Erdem – İnsandık

Yaşamınızı size yaptıklarından rövanş alabilmek için;

· A Perfect Circle – Gravity

Akışına bırakmanın güzel ama yine de bi o kadar da acıtan bir eylem olduğunu düşünüyorsanız;

· Queens of the Stone Age – Go With The Flow

Hissizliğin ne demek olduğunu anlamak için;

· Massive Attack – Risingson

İstanbul’lu değilseniz ve “İstanbul Effect”i algılamak istiyorsanız;

· Massive Attack – Inertia Creeps

İstanbul’luysanız ve İstanbul’u hissetmek istiyorsanız;

· Replikas – Seyyah

Küçük şeylerden de mutlu olan sevgiliniz varsa;

· The Cure – Close To Me

Bi şeyler feda ettiniz ve artık tamamen çırılçıplaksanız;

· UNKLE – Lonely Soul

“Severek Ayrıldıysanız”;

· Queens of the Stone Age – Long Slow Goodbye

Bir kademe daha atlayıp artık sizi hiç bir şeyin öldüremeyeceğini düşünüyorsanız;

· Muse – Knights of Cydonia

Değerli’nizi içinizde hissetmek istiyorsanız;

· Puscifer – Rev 22:20 (Dry Martini Mix)

Kaybettiğiniz bir soul-mate’inizi tanımlayabilmek için;

· Nick Cave and the Bad Seeds – Christina The Astonishing

Eski, güzel, ortak anılarınızı canlandırmak ve gözünüzden bir damla yaş akıtmak için;

· Pink Floyd – High Hopes...

Bazen sadece 7 farklı nota yoktur... Bazen müziktir ne hissettiğimizi, hissedemediğimiz zamanların zorluğunu yansıtan...

(Ne Dinliyorum’larınızı gözetlemeye başlarım bundan sonra nasıl hissettiğinizi anlamak için...)

Isırgan Çilek


Herkes nedense bi intikam yeminiyle dolmaya müsait. Bunlar belki de bayılarak izlediğimiz filmlerden falan kalma bi alışkanlık. Yani hani var ya izlediğimiz filmlerde, bi amcam hayatın sillesini (ya fiziksel ya da ruhsal olarak, opsiyonel yani) yer. Sonra da ayaklanıp intikam almak için yola çıkar falan. Sonra hatun da yapar bi tane, intikamı da almıştır, oah! Rahat be...

Ama benim bugün bahsedeceğim olay biraz daha ilişkiler açısından olacak. Zira farkediyosak ayrılınan kişide hemen bi kuyruk acısı oluşması kuvvetle muhtemeldir. Örneklemelerle açıklamacalara başvurursak bunlar “yeni sevgilisyle görünce üzülme, kızma”, “kızı pişman ettirmek için dünya güzeli bi manita bulma, akabinde görünen piç sırıtmaları”, “kız bıraktıktan sonra onun hakkında en kötüsünü dileme, hiç mutlu olmasını istememe”, “ ‘O kız beni bıraktı ya, onun işte allah belasını versin”lemeceler gibi gibi olabilir.

Buradan o tırnak içlerine diyorum ki “Eğer üzülmeyi kendinize yakıştıramayacak kadar değerliyseniz bırakılmazdınız ulan zaten!”.

Bu “kötü şeyler dileme” kadar gerizekalıca ve bencilce bir şey yoktur. Tamam belki hala seviyorsunuz (hem de hala çok) ve heralde onu yeni birisiyle falan görme, görmeyi düşünme ister istemez buruk bir tad bırakacaktır ağzınızda. Ama inanın bana, bunu o güzelliğe borçluyuz...

Kötü şeyleri düşünen varsa sevmiyor demektir zaten ayı şahıs. Çünkü yıllardır bahsettiğim üzere “mutlu olmasını dilemek / istemektir sevmek”. O yüzden o nasıl mutlu olacaksa, bırakın, lütfen öyle olsun. İnanın bana, bunu o güzelliğe borçluyuz...

Birisinin mutlu olması için, maalesef birinin kendisini feda etmesi gerekmekte. Gönül ister ki başka yolları olsun bu işin. Ama olmuyor. Başlarda biraz bağırır, çağırır, ağlar, üzülür, kendiniz suçlar (evet kişinin kendisinin suçlu olduğu zamanlar da boldur), kavga eder, çok çok çok ÖZLERSİNİZ... Tabi ki çok doğaldır ve bunu karşı tarafın da kabul etmesi gerekir. Ama asıl sevmek daha sonradan “feda” olmayı kabul edebilmektir. Çünkü inanın bana, bunu o güzelliğe borçluyuz...

Borçluyuz çünkü, o sizin eksikliklerinize, gereğinden fazlalığınıza, saçmalığınıza, bazı hatalarınıza göz yummuştur. Borçluyuz çünkü birlikte olduğunuz süre zarfı içinde o sizi mutlu etmiş, mutlu görmek istemiş, içinizde (az da olsa, görüyorum çünkü ilişkiyi anlamayacak kadar kısa sürenler var) bir heyecan bırakmış, (belki de yalandan da olsa) sevdiğini söylemiş, size sarılmış, sıCaK öpücüğünü emanet etmiş, size şarkılar adamış, en küçük ve saçma anlarda (meyve kabukları, ortaklıkları çıkarmalar, arkadaşlarla takılmalar) bile sizinle ortak mutluluk çıkarabilmiş, elinizi tutabilmiş, kıskanılmanın ne demek olduğunu çok komik ve eğlenceli bi şekilde gösterebilmiş, paylaşabilmenin ne kadar harika bişey olduğunu örneklerle anlatmış, çimlerin daha yeşil, havanın daha mavi, yeni açan çiçeklerin daha beyaz, ortak dinlenen notaların daha anlamlı, ortak izlenen karelerin daha çekici olduğunu farkettirmiştir. Borçluyuz... Onun için feda olmayı borçluyuz...

O yüzden mutlu olmasını isteyin. Nasıl siz onunla mutluysanız ve onu, o sizi mutlu ettiği kadar mutlu edemediyseniz, bırakın da mutlu olsun. Hala bir şeyler borçlu olduğunuzu kabul edin. Ona dönün ve bi şekilde teşekkür edin. İntikamınızın zamanı değil...

Mutlu olmasını istemektir sevmek...

Not = Bu sefer gizli gizli gönderme yapmalar, laf çarptırmalar, kalp kırmalar yok... Gerçek duygulardan ve isteklerden oluşan %100 gerçek bir yazıdır... Gerçenk...

Not-2 = “Talk Talk”un “Spirit of Eden” albümü eşliğinde yazıldığı için çok Pollyanna bi yazıdır. Severiz... O albüm eşliğinde okursanız ne demek istediğim anlaşılırcasına...

Hyp bitirir..!

Petibör Dini

HANIMLAR! Eskimiş düşüncelerinizi bi kenara atmayın! Onları en iyi değerlendirmenin yolu, geri dönüştürmenin yolu ne mi?

HAYDİ İNSAN YARATALIM!! Haydi yolumuzdan ayrılmayacak, bizim her şeklimize uyacak, hiç bi isteğimize boyun eğmeyecek, istediğimizi yapacak, mutlu edebilecek, teselliyi buldurabilecek küçük kukla insancıklar!

Malzemeler, sen, sen bi dee... evet, sen arkadaki!

Haydi en iyi arkadaşımızı yaratalım!

Hiç bi zaman en iyi özellikleri bi arada görmediğiniz ve göremeyeceğiniz kişilerin o özelliklerini birleştirelim! Saçınıza başınıza karışmayacak, sır tutabilecek, istediğin an yanınıza ışınlanabilecek, seni “Noldu olm? Bizimle de mi paylaşmıyosun?” deyip de hala kendini düşünmeyecek, sizi kötü yola yönlendirmeyecek, sizin kötü yolunuzu, dark-side’ınızı da hayat gailesiymiş gibi kabul edecek arkadaşlar yaratalım.

Haydi süpersonik soul-mate’imizi yaratalım!

Gezegenlerin tekrardan senin etrafında dönmeni sağlayacak, isteyecek, istediğinizi verebilecek, suçu kabullenecek, sadece sizin burnunu kaldırabilecek, dünyayı tek bi hareketiyle kapatıp, Beatles’ı dağıtabilecek, inanacak, boku başkalarına attıktan sonra durumun kurtulması için sadece beklemeyip, çabalayacak, çabalamayı isteyecek, gerçek duygularını sizin de bilmenizi sağlayacak, lafını tamamlayacak, hissedebilecek, HİSSEDEBİLECEK, o tatlı, o şirin, o güzellik dolu, o miniminnacık, o süpersonik sevgilimizi yaratalım!

Haydi o özlemle beklediğimiz okulu, yönetimi, yaşamı, sevgiyi, anne-baba ve çocukları, dini yaratalım!

Haydi ölümsüzlüğü yaratalım!

Biraz daha içine bak, onlar zaten hazır...

Rukiye


(22:34) AAA – Aaa abi naber ya?

(22:35) BBB – İyiyim len de, daha bikaç gün görüştük lan ne bu şaşırganlık?

(22:35) AAA - :D Lan bi kere de pislik yapma, iyi karşıla olm beni

(22:35) BBB – Goril mi koyim hacı parkın orta yerine ne karşılaması?

(22:40) AAA {işemek} – Muhah! :D Neyse kanka napıyosun? Nası gidiyo yeni ilişki falan lan? (Burada AAA kişisi gayet sulu bi smayli gönderir)

(22:41) BBB – Ne ilişkisi amk! Tek başıma yaşıyomuşum resmen ilişkiyi...

(22:41) AAA - :S Nası ya? Noldu ki olm? :S

(22:41) BBB – Ayrıldı YYY benden...

(22:41) AAA – Oha! Ya olm niye lan?

(22:46) BBB {yokum nan} – Bak senelerdir böyle bi durumdayım, senelerdir karşılık görmüyorum, (artık) ben bile takmıyorum, ama sen bu samimiyetsiz “Oha”ları samimiyetsiz yamuk suratları yollayıp duruyosun!

(22:48) AAA – Ya olm! Salla şimdi benim naptığımı. Niye bitti olm bu?

(22:48) BBB – Sence abi?

(22:49) AAA – Ne bilim lan? Hani oluyo gibiydi, hani değişikti, hani ilk defa bu sefer olumlu hissediyodun? Noldu olm?!

(22:50) BBB – Yok abi, sevmiyomuş. Hissedemiyomuş bişey...

(22:50) AAA – Ya olm niye çıkıyomuş o zaman?!

(22:50) BBB – Bunu öğrendiğimde İndiyana Cons tarzı sevinicem zaten merak etme sen. Ayrıca herkes senin benim gibi düşünmüyo ki amkü

(22:51) Amkü ne lan?

(22:52) AAA – Ya olm hakkaten salakmış o da ama ya! Oyun mu lan bu niye umut veriyomuş o zaman? Ben seni hiç bu kadar mutlu görmemiştim mesela?

(22:53) BBB – Soru olmayan cümüllerin sonuna soru işareti koyma! Abi ne bilim ulan sanki benim başıma hiç gelmiyomuş gibi konuşuyosun! Sen de bilmiyo musun abi benim senelerdir neler çektiğimi? “Deneyelim” diyen geliyo amk! Deneme tahtası mıyım lan ben?

(22:53) Ben bile alıştım. Sen hala “Neden”, “Niye” diye bik bik soruyosun?

(22:53) AAA – İşte bu kadar olumsuz olduğun için olabilir mi acaba?

(22:53) BBB – Hah! İşte ben de diyodum o özlediğimiz, o beklediğimiz AAA nerde diye? Sonunda yeşil sahalara geri döndü.

(22:53) AAA – Pis dönerim!

(22:59) BBB – Olm! Bak beni söylettirme gece gece. Bak zaten gece internet gidebilir her an! Sana bu akşam söylediğim son cümlenin küfür olmasını istemiyorum!

(22:59) AAA – Dur bi su koyim heycanlandım şimdi.

(22:59) BBB – Hah heveslim benim... Benim önüme bu olumlu – olumsuz boklarını getirmeyeceğin hakkında konuşmuştuk. Hatta ben sana ne diyodum bu konuda?

(22:59) AAA – Ne bilim? Küfür mü ediyodun?

(22:59) BBB – “Olumlu olduğum zamanları da görmedik mi benim ay parçam?” diyodum

(22:59) AAA - :D

(23:00) BBB – Tamam ay parçası abartma olabilir... Ama diyeceğim olay şudur ki, sen kendin diyodun “Hani oluyo gibiydi, hani değişikti, hani ilk defa bu sefer olumlu hissediyodun?” diye...

(23:00) AAA – Ne bilim abi ben?

(23:01) BBB – Bana kopi-peyst yaptırma bak!

(23:01) AAA – Abi... Yani tamamen onun hatası, yani yanlış yapmış...

(23:01) BBB – AAA’cım bana 4 sene önce X günlük ilişkimde aldatıldığımda ne demiştin?

(23:02) AAA – “Onun hatası...” ?

(23:02) BBB – Peki, kafası yerinde olmayarak teklifimi kabul eden, ilerleyen saatlerde vazgeçen kız hakkında?

(23:03) AAA – “Yanlış yapmış...”?

(23:03) BBB – Pekiiii..! Daha önce “deneyelim” diye iki sevgilimin “seni hiç sevemedim” diyerek benden ayrıldığında ne demiştin, yıldız savaşçısı?

(23:04) AAA – “Hata sende değil, onlarda...” ?

(23:04) BBB – Demem odur ki...

(23:05) SKTİR GİT Bİ İŞE YARA LAN...

(BBB is now offline)

--- (1 new message

BBB

23:10)

“Internet gitti lan! Dedim ben sana soylettirme beni diye anlamiyosun ki...”

NOT = Yazıdaki kişi ya da kuruluş, kamış ya da kurumuşların gerçeklen uzaktan yakından bağlantısı yoktur. Böyle bir konuşma yaşanmamıştır, ancak böyle bir konuşma yaşanma potansiyeli muhtemeldir. Hatta belki de dünyanın herhangi bir yerinde yaşanmış olmasına rağmen, yazar bu konuşmaya tanık olmamış ve yazı ve karakterlerden habersiz bir şekilde “esinlenmiştir”. Böyle bir konuşmayı yaşayanların affına sığınır, BBB’ye sabırlar dileriz...

NOT – 2 = Doğaçlama olarak gelişen bu yazının başlığı, yazar “YYY” ismi yerine ilk önce “Rukiye” ismini kullandığı için bu şekildedir.

NOT – 3 = Yazar gayet iyidir, ve yaşadığı olayları saptırarak kaleme (klavyeye) almayı hiç düşünmemiştir. Yazıda göndermeler olduğu varsayılsa da “lakin ki öyle değildir”. Eyyomlamam bu kadar...

NOT – 4 = Hayır açıklama yapayım da sonra bak sağda solda diyolar “Bene gönderme var, pis herif” diye... Onlar olmasın. Seviyorum hepinizi...