5 TeLe -1

Efendim günlerdir de bas bas bağırdığım üzere 22. Ankara Uluslararası Film Festivaline ilk adımımı atmış bulunmaktayım. Onun sonrasında ise malum gündemde olan Galatasaray - Fenerbahçe münasebetini izlemek için de filme verdiğim paranın aynı miktarını vererek Beycafe'ye doğru yola çıktım. Amacım kitlesel bir afyon olan futbol oyununun, hümanist bir işlevle, faklı dil, din, ırk, kültür grubuna ait olan insan beynindeki uyarıcı nöronların dışa vurumunu gözlemek değil, baya bildiğin maçı izlemekti. Neyse ama konu bu değil. Festival süresince devam edecek olan 5 TeLe'nin bugünkü konusu;

Kak Ya Provel Etim Letom / Bitmeyen Yaz



Festivalin açılış seremoni günü geçti ayın 17'si itibariyle ve ilk aksiyon gününde gösterilen bir filmdi Rusya'nın bu seneki gururu olan "How I Ended This Summer". Ve şunu açık yüreklilikle söyleyebilirim ki açılış için direk beni tetikleyen bir film oldu. Önce kendi izlenimlerimi aktarayım. Kendi fikirlerimi. Şöyle söyleyeyim; uykusuz gitmeyin. Hele normal bir Hollywood izleyicisiyseniz, 10 saat falan uyuduktan sonra gidin. Gerçi ben 3 saat uykuyla gitmeme rağmen uyumadım mesela. Bir de film sırasında beni etkilemezken, yazdığım şu saatlerde (23.38 - Filmden 7 saat sonra) film hakkında araştırma yaparken "çok güzel ya" efektlerini çıkardım. Hatrımda kalacak filmlerden bir tanesi kesinlikle ve böyle bir açılış yaptığım için kendimi çok şanslı hissediyorum. Beklemediğim kadar güzel geçti ve açıkçası sürpriz oldu.

"Kak Ya Provel Etim Letom" Berlin, Chicago, Londra, Sydney gibi ünlü film festivallerinden ödüllerle dönmüş bir film. Berlin Film Festivali'nde başrol oyuncusu Gregory Dobrygin "En İyi Erkek Oyuncu" dalında Altın Ayı'yı kaptı. Ve sonuna kadar haketmiş gördüğüm kadarıyla. Kendisinin de ilk sinema filmi. Şok oldum.

Filmde ilk dikkatimi çeken şey, zerre abartı olmaması hiç bir şeyde. Yani bu kontrol genelde setin kendisinde mi vardı, yoksa Sibirya'da süren çekimler mi bu duruma itti bilemem ama oyuncular, olay akışı, teknikler falan o kadar doğaldı ki... Film içinde insanoğluna ait bütün duygular olmasına rağmen, her şey o kadar ince işlenmiş ki, hani en ufak bir dengesizlik bile göremiyoruz.

Statik uzun çekimler, ağır işleyen bir olay örgüsü, ama akıcılığı ve görsel güzelliği sayesinde zerre kadar bir rahatsızlık vermiyor.


Neyse, filmin konusunu şöyle bir çıtlatırsam, Sergei ve Pavel kutupta bir istasyonda, kimyasal ölçümler yaparak çalışan delikanlılardır. Stajyer Pavel, ana merkezden telsizle Sergei'nin hayatını alt üst edebilecek bir haber alır ve bunu Sergei'den bir süreliğine saklamak ister. Bu yalanlar ve korkular yüzünden karakterlerimiz yavaş yavaş kendilerini zehirli bir batağın içinde bulurlar.

Olayın güzelliği de burda, soyut olabilecek duygular somut ögelerle desteklenmiş işte. Biraz daha bir şeyler söylersem baba spoiler olacak, susayım.

Doğrusunu söylemem gerekirse, sabırlı bir insansanız gidin arkadaşlar. Gidin yani, her kuruşuma değdi 5 TeLe'cik olmasına rağmen. Kaçıranlar ve tekrar izlemek isteyen Ankara'lılar için söylüyorum; 24 Mart Perşembe günü saat 21:30'da Batı Sinemaları'nda bu filmi görebilirsiniz.



Yarın beklediğim filmlerden biri Akbaba / Carancho'ya gidiyorum. O zamana kadar görüşürüz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder