Kermit Nasıl Kurtulur?


Bana sürekli “hiç mutlu olmayı bilmiyosun” ya da “çok ayrıntıya girip hayatını harcıyosun” şeklinde açıklamalarla çok geliyorlar. Bilmedikleri bi şeyler var… Şu ana kadar düzinelerce küçük şeyle bile mutlu oldum aslında… “Ulan saat 22.37’yi göstersin nasıl eğlenicem var ya!” diyen bi insan canlısı daha görmemişimdir mesela…

* Bi kere her gün 21.21’de mutlu olurum. 21 uğurlumdur benim.

* Hastanelere yattığımda iğne yiyeceğim için, serum takılacağı için bile mutlu olurum.

* Gece yolculuklarında ne olursa olsun mutlu olurum.

* Güneşin doğuşunu seyrettiğimde mutlu olurum.

* Donmuş bi zemine bastırıp o çıtırtı sesini dinlediğimde mutlu olurum.

* Hakkı Devrim, Erol Günaydın gülümseyince, televizyonda “Tatlı Hayat”a “Bizimkiler”e rastlayınca, Oya-Bora’yı, Roberto Benigni’yi Charlie Chaplin’i görünce, “Planet Terror”ü, “Shaun of the Dead”i, “Hangover”ı izleyince, Haluk Bilginer ve Güven Kıraç’ı aynı sette düşününce deli gibi gülümserim, mutlu olurum…

* Kuşların, ufak ufak serçelerin verdiğim lokmaları yemeye değer bulup eşelemelerinden mutlu olurum.

* Ağrı kesici içip kendimi iyi hissedeceğimi düşündüğümde mutlu olurum.

* Gözlerimi kapatıp, kafamda istediğim yerde olabilir ve bundan zevk alırım. “Şu an Nepal’de, bi manastırın yanındayım… Yüksek dağlar… Sessiz ve huzurlu…”. Kaçırdığım konserlerde bile aslında oradayım, mutluyum…

* Eğlenceli bi avatar bulur mutlu olurum.

* Çok ucuz, düşük bütçeli, gerizekalı filmler seyrederim, mutlu olurum. Zombi filmlerinde deli gibi mutlu olurum.

* Keman ve piyano dolu bi Ennio Morricone şarkısı dinler mutlu olurum.

* Kedili videolar seyreder, güler ve mutlu olurum.

* Belki ilerde doğacak olan kızımı düşünür mutlu olurum. Ona isim düşünür ve hala bulamam.



* Bilgisayarımda olmasına rağmen çok sevdiğim bi şarkıyı Radyo Eksen’den ister, çaldıklarında sanki uzun zamandır ilk defa dinliyormuş gibi olurum. Benimle birlikte yüzlerce insan şu an aynı şeyi dinliyo diye düşünür mutlu olurum.

* Beatles’ı penguen kıyafeti içinde düşünür mutlu olurum.

* İrlandalı vatandaşlarımı görür, onlarla bol aksanlı bi muhabbete girer ve mutlu olurum.

* Çok güzel bi kız gördüğümde mutlu olurum.

* Her Cuma aşık olur ve mutlu olurum.

* İlk ve eski konuşmaları hatırlar mutlu olurum.

* Sevdiğim kişi, “sevdiği” biriyle beraberse çok mutlu olurum. “Umarım hakettiğini alır” diye düşünür gülümserim.

* Geçmişte en sevdiğim kişiyle beraber mutlu olduğum, sarıldığım ve onun tarafından sevildiğim günleri, o günlerin bir daha gelmeyeceğini bile bile düşünür, yine de o günleri yaşadığım için mutlu olurum. “En azından o gün seviliyodum” diye düşünürüm…

…ve daha bir sürü şey.

Bütün bunlar olurken neyi hakedip haketmediğime sağlıklı bi şekilde karar veremiyorum. Belki de başkaları karar vereceklerdir di mi?


GOLDFRAPP’İ EN AZ DİJİTÜRK’ÜN SEVDİĞİ KADAR SEVİYORUM


İtiraf ediyorum;

· Burak Kut’un “Yaşandı Bitti”si eşliğinde hoplayıp zıplarken çekilmiş görüntülerim var...

· Sertab Erener’in “Rengarenk” şarkısı acayip hoşuma gitti…

· Gece yolculuklarında TRT-FM’i dinlerken tarifsiz bi zevk yakalıyorum…

· Kimi zaman evde konserler veririm…

· Banyodan çıkmış halimi çok beğenirim…

· Kendimi evlendirme programları dahil her türlü programa katılmış bi şekilde düşünürüm…

· Kimilerine zamanında piyano çaldığımı iddia ettim…

· Salonda uyuyorum…

· Hala hangi mesleği yapacağımı tahmin edemiyorum…

· Arabalar ve onların motorları hakkında hiç bişey bilmiyorum…

· Ehliyet almak için hiç bi çabam olmadı…

· Bisiklet sürmeyi bilmiyorum…

· Mantar midemi bulandırır…

· Birinden azıcık ilgi görürsem hemen ona çok ilgi gösteriyorum…

· İkili ilişkilerde çok ürküncüm, hatta tam anlamıyla bi idiyotum…

· Zombi filmi senaryoma hala başlamadım, başlayabilmek çok uzak geliyor bana…

· Çok zaman ölmek istedim, kimi zaman ölemedim…

· İğrenç bi sayı hafızam var…

· Bazen saçımı kırmızıya boyatmak istiyorum…

· Sünnetimde çekilen görüntüleri hiç görmedim, nerdedirler hiç bi fikrim yok, korkuyorum…

· Yelena Isinbayeva’yı çok çekici buluyorum…

· Ucunda Mos Def veya MF Doom varsa hip-hop dinlerim…

· Bildiğim bir şarkı bir mekanda çalıyorsa şarkıya eşlik ederek artislik yaparım…

· Şarkının sözünü bilmediğim bi kısmı geldiği zaman karizma çizilmesin diye öksürür gibi yaparım…

· “The Cure”un diskografisi olmasına rağmen shuffle’da sürekli geçerim…

· Bi şarkıyla hüzünlendikten yaklaşık 10 dakika sonra umarsızca kıçımı kaşıyabiliyorum…

· Buckethead’i Slash’ten, Velvet Revolver’ı Guns And Roses’dan, Blur’u Oasis’ten, The IT Crowd’u The Big Bang Theory’den daha çok seviyorum…

· Melanie C’nin “I Turn To You”su hala utandıran zevklerimdendir…

· Hala bi müzik yazarı olabileceğimi düşünüyorum…

· Bıçak ve çatalı ters elle tutuyorum, öyle yapmazsam yiyemiyorum…

· Millet “olur mu öyle şey?!” desin diye sürekli kendimi aşağılıyordum…

· Gece yarıları uykum geldiği için değil, acıktığım ve kendime yemek hazırlamaya üşendiğim için uyuyorum…

· Kendimi hiç bu kadar büyük hissetmemiştim…

· R2-D2’yu bazen özlüyorum…

· Bazı şeyleri çok özlüyorum…


Take Me To The Hospital (Kermit Ediyşın) - 3


· Evet, biliyodum bu köşenin geri döneceğini, çok güzel oldu (Hayır, aklınıza gelen o cümleyi kurmam, çok iyi de olur, çok da güzel iyi olur tamam mı? –D’oh!)


· Efendim önce neden Kermit? Benim de kendime yerleşen bi karakterim olsun istedim. Sonuçta karaktersiz bi insan olduğum için, bu Kermit suratlarının arkasına saklanmak istiyorum. Üstüne üstlük çok sayıda Kermit (Komik, şakalı, seksi, kaslı, çıplak) fotoğrafım var. Kullanırım değiştire değiştire. Ama tabi herkes benim gibi değil. Mesela süper karakterli abimiz HBBA – Hugh Laurie, saygıdeğer meşhur-yazar ablamız PuCCa - Marilyn Monroe ikilileri vardır. Başka bilmediklerim varsa da doldurabilirsiniz neden olmasın.


· Daha önce izlediğim filmleri tekrar izlemek üşendirmiyor beni kesinlikle. Çünkü izlediğim filmleri benimser bir yapım var. Direk beğenirim filmi. Film-Kaşar bi insanım biraz da. En son mesela “Sleuth” ile “The Fall”u tekrar izledim ve hala harika filmler bana göre. Bi daha olsa izlerim, izletirim…


· Bence ayrılığın en kötü yanı anısı olan şarkıları bi daha dinleyememeniz. Halbüse ne güzel şarkılardı onlar, yazık oldu. Mesela açmaktan korktuğum çok güzel klasikler var…


· Bence bu dünyada “Trip altındaki kız hızı”na yetişebilecek hiçbir canlı yoktur. O nasıl bi hızdır tanrım! Nasıl bi enerji patlamasıdır?! Sanırım elektrik üretilse ondan, ülkecek köşe oluruz gibime geliyor.


· Aynı enerji “Cuma günü okul çıkışı istiklal marşını okuyan ilköğretim öğrencisi çocuk”ta da var. Tatile girecek diye ne kadar da heyecanlıdır. Kıpkırmızı olana kadar bağırır manyak! Bi de bazen yanındakini de dirsekler. “Hadi lan bağırsana sen de!” diye…


· Bi de tabi ilköğretim okulunun dağılışı sırasında okul çevresinde bulunmak var. Hani işiniz vardır o çevrede, arkadaşınız falan oturuyodur (o arkadaşınıza da sabırlar diliyorum tabi, benim de var bi tane). Ulan tam dağılışa gelmek ne fenadır ya? Ben denk geldiğimde soğuk terler döküyorum resmen. Bi de uzun, ince, sırık ayşekadın gibi bi adamım şimdi. Etrafımda o kadar tıfıl olunca kendimi Şirinköy’ü (Rakım: 175) basan Gargamoş gibi hissediyorum.


· Hatta ve hatta bi de gürültü olayı vardır. O daha fena. Onlar okuldan dağılınca (Liselerde Hababam Sınıfı müziği kullanılır da zil olarak, ilkokullarda başka bişey vardı. Dınıdınıdı dınını dııııı, dınını dıııı, dınını dııııı diye unuttum şimdi bestekarını) sen de o çevrede otomatik olarak dağılıyosun. Çünkü yazın beyaz lakost, kışın renkli renkli anne örümü süveter giyen o kalabalık “aeaeaeaeaeae!” sesleri eşliğinde (ki gerçektir o ses, aynen o şekilde çıkar) etrafa dağılır. Sen de Black Smoke karşısında çaresiz kalırsın tabi…


· Bu ilkokul çıkışlarına tüm, bi köşeyi ayırabilirim nerdeyse allah kahretmesin. Mesela bi de aynı okulda okuyan kız-erkek kardeşler vardır. Eğer abla-kardeş ise yaklaşık şöyle bi sahne görünür: Abla (örülmüş renkli hippi süveteri) ile kardeş (mavi önlük, sıkı yaka, spaydır men’li suluk) el ele tutuşarak ilerler. Abla kardeşine bi öğütler verir sürekli, işte bak şu taşa basma, çukur var dikkat et, köpek geliyo lan kaç şeklinde. Abi-kızkardeş ise çok acayip; asla el tutma yoktur. Abi yanına 3-4 çete arkadaşını alıp yürür, kızkardeş bi yaklaşık 2 metre (ölçtüm durdurup bi-iki tanesini) takip mesafesiyle “bidi-bidi” şeklinde, ufak ayaklarla yürümeye çalışır. Abinin umrunda değildir kardeş, çetedekilerle geçen günkü Ben-Ten bölümünü konuşur. Kardeş inatla, abisine çarpar, çetenin kollarının arasından geçmeye çalışır falan… Uyduruk bi sistem işte…


· Artık yaka dağılımı ne şekildedir bilmiyorum ama benim zamanımda (hadi len) yakadan karakter analizi yapılabiliniyordu. Mesela sınıfın en çalışkan, zeki ve itici öğrencisi genelde “K.Atatürk” imzası bulunan, her daim ütülü yaka takardı. Onlar Japon filmlerinde ilk ölen “Gözlüklü ve Şişman tip” olmaktan kurtulamazlardı. Biraz daha fakir ve naif olan öğrenciler böyle daha basit “1 2 3”, “a b c”, ya da ne bilim düz, sadece mavi dış hatlı yakalar takardı. Sınıfın topçuları, floresan indirenleri, kapı kıranları, zıpırları Vahe Kılıçarslan enerjili çocukları ise, o dönem hangi çizgi film çok meşhursa onlardan takardı. Bizde “Ninja Kaplumbağalar” vardı. 4 farklı şekilde satılırdı, turuncu bantlı, mavi bantlı, mor bantlı, kırmızı bantlı diye (Heralde biliyorum olm karakterleri, hastasıyım hala onların). Sonra yavaş yavaş Power Rangers’lı, Pokemon’lu hallere geldi. Pokemon dönemini kaçırdım, o kadar büyük olmasaydım “saydek”li isterdim bi tane off! Şimdi nedir bilmiyorum durum ama Ben-Ten diye tahmin ediyorum. Ki yakında güreşçili çıkacağına da eminim. Artık çocuklar yakalarında rey misteryo cunyır taşıyacaklar.


· Sizi bilmem ama ben ilkokulda anket doldurma hastasıydım. “Lan biri anket hazırlasa da, özelime girse de cevaplasam” diye kaynar dururdum sıramda. En elektrikli yanı sevilen kızın doldurduğu sayfayı okumak “Kimi seviyosun?” sorusunda “Özel :) ” cevabını görüp heycanlanmak ya da kendi ismini görmeyip süzülmek olayıdır… Hepimiz yaptık bunu ya di mi? Tek ben mi varım la yoksa?


· Hacı “İlkokul Ediyşın” oldu bu resmen. Olsun sevdim ben böyle.


· Giderken önerileri de yapmayı eksik etmeyeyim;


Film: The Fall, Sleuth, Soul Kitchen

Albüm: Fever Ray – Fever Ray, Mark Lanegan – I’ll Take Care Of You,

Yemek: Erik... Tam havası... Dalın abi bahçelere...

Follow Etmek: @kaandenk , @FadedPrimadonna , @PrimaDonna_cK , @ShitMyDarthSays , @manyetikbant , @mahallebaskisi , @__@ (şaka lan yok öyle bi şey, Princess Leia yaptım bak)