Take Me To The Hospital (Kermit Ediyşın) - 3


· Evet, biliyodum bu köşenin geri döneceğini, çok güzel oldu (Hayır, aklınıza gelen o cümleyi kurmam, çok iyi de olur, çok da güzel iyi olur tamam mı? –D’oh!)


· Efendim önce neden Kermit? Benim de kendime yerleşen bi karakterim olsun istedim. Sonuçta karaktersiz bi insan olduğum için, bu Kermit suratlarının arkasına saklanmak istiyorum. Üstüne üstlük çok sayıda Kermit (Komik, şakalı, seksi, kaslı, çıplak) fotoğrafım var. Kullanırım değiştire değiştire. Ama tabi herkes benim gibi değil. Mesela süper karakterli abimiz HBBA – Hugh Laurie, saygıdeğer meşhur-yazar ablamız PuCCa - Marilyn Monroe ikilileri vardır. Başka bilmediklerim varsa da doldurabilirsiniz neden olmasın.


· Daha önce izlediğim filmleri tekrar izlemek üşendirmiyor beni kesinlikle. Çünkü izlediğim filmleri benimser bir yapım var. Direk beğenirim filmi. Film-Kaşar bi insanım biraz da. En son mesela “Sleuth” ile “The Fall”u tekrar izledim ve hala harika filmler bana göre. Bi daha olsa izlerim, izletirim…


· Bence ayrılığın en kötü yanı anısı olan şarkıları bi daha dinleyememeniz. Halbüse ne güzel şarkılardı onlar, yazık oldu. Mesela açmaktan korktuğum çok güzel klasikler var…


· Bence bu dünyada “Trip altındaki kız hızı”na yetişebilecek hiçbir canlı yoktur. O nasıl bi hızdır tanrım! Nasıl bi enerji patlamasıdır?! Sanırım elektrik üretilse ondan, ülkecek köşe oluruz gibime geliyor.


· Aynı enerji “Cuma günü okul çıkışı istiklal marşını okuyan ilköğretim öğrencisi çocuk”ta da var. Tatile girecek diye ne kadar da heyecanlıdır. Kıpkırmızı olana kadar bağırır manyak! Bi de bazen yanındakini de dirsekler. “Hadi lan bağırsana sen de!” diye…


· Bi de tabi ilköğretim okulunun dağılışı sırasında okul çevresinde bulunmak var. Hani işiniz vardır o çevrede, arkadaşınız falan oturuyodur (o arkadaşınıza da sabırlar diliyorum tabi, benim de var bi tane). Ulan tam dağılışa gelmek ne fenadır ya? Ben denk geldiğimde soğuk terler döküyorum resmen. Bi de uzun, ince, sırık ayşekadın gibi bi adamım şimdi. Etrafımda o kadar tıfıl olunca kendimi Şirinköy’ü (Rakım: 175) basan Gargamoş gibi hissediyorum.


· Hatta ve hatta bi de gürültü olayı vardır. O daha fena. Onlar okuldan dağılınca (Liselerde Hababam Sınıfı müziği kullanılır da zil olarak, ilkokullarda başka bişey vardı. Dınıdınıdı dınını dııııı, dınını dıııı, dınını dııııı diye unuttum şimdi bestekarını) sen de o çevrede otomatik olarak dağılıyosun. Çünkü yazın beyaz lakost, kışın renkli renkli anne örümü süveter giyen o kalabalık “aeaeaeaeaeae!” sesleri eşliğinde (ki gerçektir o ses, aynen o şekilde çıkar) etrafa dağılır. Sen de Black Smoke karşısında çaresiz kalırsın tabi…


· Bu ilkokul çıkışlarına tüm, bi köşeyi ayırabilirim nerdeyse allah kahretmesin. Mesela bi de aynı okulda okuyan kız-erkek kardeşler vardır. Eğer abla-kardeş ise yaklaşık şöyle bi sahne görünür: Abla (örülmüş renkli hippi süveteri) ile kardeş (mavi önlük, sıkı yaka, spaydır men’li suluk) el ele tutuşarak ilerler. Abla kardeşine bi öğütler verir sürekli, işte bak şu taşa basma, çukur var dikkat et, köpek geliyo lan kaç şeklinde. Abi-kızkardeş ise çok acayip; asla el tutma yoktur. Abi yanına 3-4 çete arkadaşını alıp yürür, kızkardeş bi yaklaşık 2 metre (ölçtüm durdurup bi-iki tanesini) takip mesafesiyle “bidi-bidi” şeklinde, ufak ayaklarla yürümeye çalışır. Abinin umrunda değildir kardeş, çetedekilerle geçen günkü Ben-Ten bölümünü konuşur. Kardeş inatla, abisine çarpar, çetenin kollarının arasından geçmeye çalışır falan… Uyduruk bi sistem işte…


· Artık yaka dağılımı ne şekildedir bilmiyorum ama benim zamanımda (hadi len) yakadan karakter analizi yapılabiliniyordu. Mesela sınıfın en çalışkan, zeki ve itici öğrencisi genelde “K.Atatürk” imzası bulunan, her daim ütülü yaka takardı. Onlar Japon filmlerinde ilk ölen “Gözlüklü ve Şişman tip” olmaktan kurtulamazlardı. Biraz daha fakir ve naif olan öğrenciler böyle daha basit “1 2 3”, “a b c”, ya da ne bilim düz, sadece mavi dış hatlı yakalar takardı. Sınıfın topçuları, floresan indirenleri, kapı kıranları, zıpırları Vahe Kılıçarslan enerjili çocukları ise, o dönem hangi çizgi film çok meşhursa onlardan takardı. Bizde “Ninja Kaplumbağalar” vardı. 4 farklı şekilde satılırdı, turuncu bantlı, mavi bantlı, mor bantlı, kırmızı bantlı diye (Heralde biliyorum olm karakterleri, hastasıyım hala onların). Sonra yavaş yavaş Power Rangers’lı, Pokemon’lu hallere geldi. Pokemon dönemini kaçırdım, o kadar büyük olmasaydım “saydek”li isterdim bi tane off! Şimdi nedir bilmiyorum durum ama Ben-Ten diye tahmin ediyorum. Ki yakında güreşçili çıkacağına da eminim. Artık çocuklar yakalarında rey misteryo cunyır taşıyacaklar.


· Sizi bilmem ama ben ilkokulda anket doldurma hastasıydım. “Lan biri anket hazırlasa da, özelime girse de cevaplasam” diye kaynar dururdum sıramda. En elektrikli yanı sevilen kızın doldurduğu sayfayı okumak “Kimi seviyosun?” sorusunda “Özel :) ” cevabını görüp heycanlanmak ya da kendi ismini görmeyip süzülmek olayıdır… Hepimiz yaptık bunu ya di mi? Tek ben mi varım la yoksa?


· Hacı “İlkokul Ediyşın” oldu bu resmen. Olsun sevdim ben böyle.


· Giderken önerileri de yapmayı eksik etmeyeyim;


Film: The Fall, Sleuth, Soul Kitchen

Albüm: Fever Ray – Fever Ray, Mark Lanegan – I’ll Take Care Of You,

Yemek: Erik... Tam havası... Dalın abi bahçelere...

Follow Etmek: @kaandenk , @FadedPrimadonna , @PrimaDonna_cK , @ShitMyDarthSays , @manyetikbant , @mahallebaskisi , @__@ (şaka lan yok öyle bi şey, Princess Leia yaptım bak)